9 Ekim 2009 Cuma

la gran bleu

we are in the deepest blue. gettin dark and dark. sometimes i can see some flashes on your eyes. suddenly they are revealed then they dissapear. i cannot measure your temperature.

mavi bir ışık yanıp sönüyor başucumuzda. konuşurken hiç duymadığım sözcükleri seçiyorsun. literatürümü zorluyorum. olmuyor. anlayamıyorum. mavi öpücük izleri her yanım. saçlarım ıpıslak. ter içindeyiz, sanki bir ipin iki ucundan çekiştirir gibi. eziyet gibi geliyor o an. ulaşamadık hala en derinimize.

- you turned me on. it's been days and days that i had not see myself on someone else's face.

***

uzun zamandır düşünüyorum, resim yapmalıyım. bak ne çizeceğimi tasarladım bile:
şuraya, havuzun içine, iki fıskıyenin ortasına bir masa iki sandalye yerleştireceğim. masada oturmuş kart oynayan iki adam olacak. ben de tam burada duracağım, şimdi durduğumuz noktada. ışık buradan çok iyi geliyor.

***

one night i fell asleep; it was all blue.