17 Aralık 2008 Çarşamba

sarartı.

yeryüzünde birkaç kadının anlayabileceği sancılar çekiyorum.
devredilen sancılar bunlar. oidipul aşamada takılı kalmışız. baba'nın ölümü çok uzak değil.
birkaç kadından, birkaçı nefes alabiliyor şimdi. 4ü zamandışı bir yaşamı seçti. geriye bir ben, bir de alice'in tavşanı kaldı. bir tavşan olmasına rağmen benden daha çok kadın hissediyor kendini bundan eminim. bilincimin plazma hali. dişilliğimin plazma hali. erilliğinin katı hali.

acceptance of femininity created pain. it is the pain which led me to mysterious parts of my unconciouss. i am spending days and days just thinking how to step back the world i live in. hard to tell hard to explain what kind of pain it is.

love includes two different parts of humanity -two different identity. the man and the woman. adam and eve. tahir and zühre. i cannot define my "self" without your masculinity. my femininity is nothing when you are not next to me.

there are few women who are still really in love. love has two sides. you and me.
through my feelings i know i am at the time to be a man's. don't want to describe you just as a "man" but my chemicals dont let me to describe you as a human. i am the woman who was damaged for again and again. and now, cannot realize you are the one that i have been looking for since when i internalized my femininity. cannot make a prediction about constructed future that has already lived by gods and goddesses.

you will get tired of my analyzes. i will go insane.

unlike durkheim's suicide theories, the idea of suicide comes to minds when every probability every choice every scenario every story every moment has already been lived and there is nothing left to try.

but after all...
i don't have any promonitions about tomorrow. any plan, any idea, any comment...
am just a woman waiting for you to turn me on.

16 Aralık 2008 Salı

he put a spell on me

it is enough a-jar of nutella and cigarettes to be cassandra of the modern ages.

cursed to be ignored.

i used to. premonitions are not excited any more -they are always the same.

constructed future/present/past.

and with every breath i take, reproduce all the history.

cursed to survive.

14 Aralık 2008 Pazar

bulutları beklerken

uzaklardan ufuk çizgisinin de ötesinden kümülüsler geçiyor.
ince belli çay bardağı, üst üste konulmuş kanepeler, sigaram, iki mavi bakan göz.
içeriki odadan "deep the shade of blue" diyor abla, ruhuma paralel.
sadece bir güvercin uçabiliyor çatıları da aşarak, sadece iki kişi görebiliyor güvercini. iki kişilik şizofreni. iki kişilik dünya. iki kişilik yastık. iki kişilik kümülüs.

bulutları bekliyoruz. bulutları izliyoruz.

gözümü açıyorum, gözümü kapıyorum. karşımdasın ya, bak bizim güvercin bulutları aşıyor şimdi de.
...

aklıma geldi de çocuk, sahi ya"maveraünnehir nereye dökülür?"

...

sana bakarak sigara içiyorum.
kibritim okyanusun en ıssız dalgasına düşüyor.
okyanussuz bir ülkede bizim canımız yanıyor

....

ellerime kınalar yaktım,
seninim demek bu.

kaptanın seyir defteri

antrepo merdivenler
vapur merdivenler
shuttle merdivenler
cihangir merdivenler
ada merdivenler

sakinleşmek zor. bilinçdışı yaşamın peşindeyiz. giyinip süslenip babasız kızlar balosu tertip ediyoruz. ufacık tefecik bir adam gelip bütün argümanlarımızı çürütüyor. makyajımız henüz akmamış bile, hevesimiz kursağımızda.

"dandik" buluyoruz birbirimizi. sonra bu lafa çok gülüyoruz. dan-dik dan-dik. sarhoş muyuz ne?çok az kalmış kuyunun dibine. gökyüzü de bir o kadar uzak. tüm merdivenler çalınmış. bu yüzdendir afilli koltuklara değil merdivenlere kurulmamız. yine çalınırlar diye korkuyoruz.

bugün topluca şehirden firar ettik. kimse yokluğumuzu fark etmedi. yeni yelkenlere ufuk açacağız. bir gece ansızın elimizde mor çiçeklerle kaçacağız, şehrin ruhu duymayacak. dilimizde yinelenen hep aynı dize:

"ne güzeldir yollarda olmak şimdi"

21/04/2008 pazartesi