21 Ocak 2013 Pazartesi

çok korkuyordum kaç gündür. ölürsün diye çok korkuyordum. söylediğim onca şeyi aslında söylememş olmak istiyordum. her şey çok gerçekti. insan ölebileceği zaman ölür demiş albay. öyle bir şey içimdeki.
en güzel masalı hep sen anlattın. truvayı, parisi, güzel heleni; odysseus'un bitip tükenmeyen yolculuğunu; karl marxı; brahmsı bachı mozartı; en çok da istanbulu, eskiyi, tangoyu, büyükbababmla babannemi; karaköydeki altgeçiti, bankalar caddesini, şişhaneyi, boğazı; midye tavayı birayı; rakı balığı; sarhoş olmayı; güzel şarkılar dinlemeyi, albert camus'yü, yabancıyı, turgenyevi; kadıköy çarşıyı, moda çay bahçesini; yalnızlığı, asla ve asla sır vermemeyi; kaz dağlarının üstünden batan güneşi, bodrumda yediğim en güzel kalamarı; suyun öte yanını uzakları ama hep yakın olmayı; gurur duymayı, gururlanmayı; chansonları ve bitmesini hiç istemediğim güzel hikayeleri ve şarkıları ve romanları ve şiirleri ve dünyayı hep sen anlattın.


bi daha hiç çocuk olamam, kızın olamam diye çok korkuyorum.

küçücük kalıp koskocaman bi kadınmışım gibi rol yaparım diye çok korkuyorum.

buna alışırım diye çok korkuyorum.

memlekete, xanthi'ye gidemeyiz diye çok korkuyorum.


ben şimdi ölürsün diye çok korkuyorum.

ölürsen bütün bunları unuturum diye çok korkuyorum.

en çok da bi daha baba diyemem diye korkuyorum.