9 Haziran 2010 Çarşamba

burası.

onca zaman sonra aynaya ilk defa baktım. yüzüm epey değişmiş. ben herhalde on yıl öncesinden hatırlıyorum kendimi. şimdi biraz deformasyon var. orada burada bayılmalar, birdenbire uyuyakalmalar, "hadi bi tane daha" yalvarmalar sonunda beni bu hale getirdi: çirkin ve karanlığım. üstüne üstlük yalnızım, aşık olmayı beceremiyorum, hep yanlış anlarda yanlış yerlerde oluyorum. görmemem bilmemem duymamam şeylerin hepsine tanık oluyorum. gözlerim küçülüyor artık. incecik birer çizgi hepsi. gülmekten değil, ağlamaktan hiç değil, yorgunluktan herhalde. üstüm başım sigara yanığı. kültablalarını kaldırdım attım. canım yanarsa geçer belki. bütün beceriksizliklerimi korkaklığımı ve çaresizliğimi bir kenara bırakırım, sadece sigara içerim. tepkisiz. acınası. sarılıp ağlanası.

- yollar ne demek?
- yollar burası işte ardımızda bıraktığımız yürüyüp geldiğimiz şu ormanın içi. ve önümüzde uzanan çakıl taşları.

asla sonu sana çıkmayan mesafeler, yollar. ya da artık benim evim yurdum. etrafında çizdiğim çember yollar, beni senin dışında bırakan çember. beni hep başka başka şehirlere başka başka mekânlara fırlatan rüzgârlar, yollar.

karanfil bile yağmayan dünyamda, renksiz yağmurlarla ıslanıyorum.
giderek mavimi kaybediyorum.

4 Haziran 2010 Cuma

kiss my name

geleceğim çok yakında. yine kaçacağım yanına. sen her ne kadar beni hikayeler yazmakla suçlasan da beni gördüğündeki halini biliyorum. hani sonu yalnızlık ağlamak zırlamak ölmek de olsa, sana değer diyorum.
geleceğim. sırf bilmediğim bi dilde bilmediğim bi hayatı anlatsan bile.

fordi jeg savner deg.

2 Haziran 2010 Çarşamba

icimde kocaman bir dunya var sana yeryuzu olmayi bekleyen.

i am not demanding anything from you.
me neither dear
so
so what
we are talking about the same thing. just mira el sol mirame mira mis ojos. estamos aqui en tu habitacion otra vez. no pasa nada que yo he muerto ayer he llorado muchas veces o he bebido mucho... de verdad iste! estamos aqui venga coge mi mano y mirame. te quiero de verdad te toco de verdad. te beso.

duruyorum. gunlerden sonra yine burada oturmusum seni bekliyorum. yasadigim sancilarin hepsi cok uzaklardaymis gibi. mavi olman yeterli. mavi bakman mavi opmen mavi dokunman yeterli. hem bugun falimizda ne cikti, kendimiz olunca yeryuzunun en mutlu insanlariyiz. sen benim gokyuzumsun ben senin yeryuzun. bundandir benim ucmalardan gitmelerden korkmam, burayi ev bellemem.

bugun yuzundeki kocaman soru isaretlerini saklarken bile icinden ne gecirdigini biliyorum. korkuyorsun benden, ben de senden. napalim bizim aile boyle seviyor insanlari.
once gel diyor sonra bi sabah evi terkediyor uc gune yine solugu burada aliyor.

- hombre estoy muyy cansada, pasamelo.
sen bana muslinin faydalarini anlatirken gizlice doner yemem de aslaogrenemeyecegin bir sir olarak bu mahallede kalacak. donerci tanidigim, bosa cabalama agzindan laf alamazsin.

ah be cocuk, bana ne zaman sonra boyle seyler yazdiriyorsun ya! buyuyemiyorum senin yuzunden bir turlu.

korkma benden.

yine gelecegim sen yine anahtari kapinin ustunde unut. ne olur ne olmaz!

29 Mayıs 2010 Cumartesi

a-monster-dam

kocaman pencerelerden disariyi izliyorum. agaclarin ardindan suyu goruyorum ve kus civiltilari. hava yavastan karariyor. butun gun sarki soyledim. yagmur yagdi ustume. fazla islanmadim ama.

sense sirilsiklamdin. yani her zaman oldugu gibi zit yonlere yuruyorduk. suncacik gecmisimizde ortaklastigimiz neyimiz var ki zaten?

az once babazulaya kebapci muzigi bile dedin.

hani canim yanmiyor degil bazen.

neyi goze aliyorum ya da neyimi feda ediyorum hic dusunmedim. simdi buradayim. kocaman pencerelerin ote yaninda. sense etrafimda donenip duruyorsun. ayni odada yasayip birbirimizle ilgilenmiyoruz.

yataginda bir kus cesedi gordum. her yanimiz beyaz ve tuyler icinde. astronot kostumun ya da aikido tekniklerin hic umurumda degil.

cunku bugun ormanin ortasinda bir bisikletin ustunde yol alirken bence beni seviyordun.

yalnizca her zaman oldugu gibi bunu paylasmaya hazir degilsin. oylece yuzume bakip gulumsedin. az once yaptigin gibi iste. kucuk cocuk gibi. elindeki maskeyi boyarken aldigin keyif gibi. changes on contemporary society dersime gosterdigin ilgi gibi. madeleine payroux icin bak bu iyi iste deyisin gibi.

gunesli bir gunde karsilikli oturmus "look, i just i cannot" cumlesindeki sahte guc gosterisi gibi...

even if you fly me to the moon love will tear us apart again dear,
ben yarin gidiyorum. konstantinopolide gorusmek uzre.

23 Mayıs 2010 Pazar

ben ruhi bey nasılım?

ben sana en çok ruhi bey'i yakıştırırdım. sanırım sen bunu yine küçük burjuva imgelerimden biri olarak kabul edeceksin. ne de olsa içinde ne işçi var ne sosyalizm ne de yorgun ama dirençli dava adamları.
sahi ya ne zaman vazgeçeceksin bu hallerden? hani tükettiklerin tükendiğin yetmedi mi merak ediyorum.
gerçi hangimizin daha çok yittiği de ayrıca bir tartışma konusu sanırım. yeniden turgenyev okumaya gücün var senin halbuki. yeniden kendini anlatmaya yeniden kendini paylaşmaya gücün var. öyleyse yaşlanan ve kapris yapan yine ben oluyorum.
sahi ya, aslında hayat devam edilen bir şeydir. zaten aramızda geçenlerin tüm sorumluluğunu da üstlendiğime göre, sakince hayatına devam etmende hiçbir sakınca yok değil mi?

***

Bir çocukta bir kadın hayaleti mi
Bir kadında bir çocuk hayaleti mi
Yalnızca bir hayalet mi yoksa.

Neredeyim?

***

ruhi bey diyordum,
sende hiç durmazmış oysa.

***

burada epey ötende bir kadında, bir çocuk hayaleti bıraktın. her gün uyanıp bu araftan kurtulmak istiyor. kendi yazdığı ayetleri söylüyor. unutuyor. yeniden söylüyor. hangi dil hangi ses olursa olsun artık, yabancı değil. burada, yani zamanı penelope'nin gelinliği gibi söküp yeniden dikenlerin dünyasında, beklemek hiç insanca değil. bundandır gün günden öfkeyle sevişip sessizlik doğurmam.

***

yalnızca bir hayalet miyim yoksa?

8 Mayıs 2010 Cumartesi

siz!

her birinizi tek tek afişe etmeden s*ktirin gidin hayatımdan.
sizi sevmekten artık çok yoruldum.

5 Mayıs 2010 Çarşamba

pinokyo

ne güzel sürpriz bu böyle hoşgeldin. daha diyecek cümlem yok sana. zaten çikolatanın yerini biliyorsun bardaklar sağdaki dolapta havlunu daha dün yıkadım üşenme de bi duş al bari! yoldan geldin acıkmışsındır poğaça yapmıştım sıcaktır fırının içinde.
uyu istersen biraz, çeviriyi sonra yaparız. biraz babanı anlatırsın bana, ben de annemi anlatırım. ne güzel türkü sölediğini ne güzel yemek yaptığını. sonra beraber tahtaya vururuz. bozulmasın şu an. sen uyu biraz. sen uyurken ben kostümleri denerim. tamam söz aynen paketleyi yerlerine koyarım. hadi sen al battaniyeyi üstüne. bana bakma ben aklımı yitirmek üzereyim. bana pinokyo olacağım diyorsun. senin o halini görmezsem ölürüm. valla da ölürüm billa da ölürüm. hatırlat bir ara kazağını dikeyim. kolunun altı sökülmüş. ben geleyim, söz verdin tekneyle gezdireceksin beni. şöyle hafif güneş yanığı omuzlarımda. ada gibi olmaz tabi ama napalım bu da böyle olsun.
çok özlemişim aslında. özlemekten yorulmuşum. ama hiç vazgeçmemişim. vazgeçmemişim değil mi? canım desem sana sen de anlasan. canım dostum, canım arkadaşım, canım... hayatımın aşkının bir kukladan ibaret olacağını nereden bilebilir ki insan? olsun varsın, şimdi sen uyu biraz en çok uyur halini seviyorum, benle dalga geçemiyorsun böylece.

ben bu şarkıyı sana yazdım çocuk, çok uzağa gitsen de hep içimde yaşayasın diye.
mırıldandığımda bil ki seni çağırıyorum en derinimden.
iyi ki varsın, en güzel tesadüfüm en güzel sürprizim en sevdiğim kuklam.

20 Mart 2010 Cumartesi

senin allahın yok

böyle siktirip gitmek, tek kişilik tragedia oyuncusu kılmaz mı geride kalanı?
peki, bu kılınan, farz mıdır?

şimdi ben ardından "orrrossspu!" diye çığlıklar atarak koşarken kimse sakinleştiremeyecek bedenimi. kimse durduramayacak işte, ne polis ne asker ne devlet ne avrupa birliği ne birleşmiş milletler... çünkü inan artık kaybettim sağduyumu. sınırda bekliyeceğim elimde tüfekle. gelen giden uçaklara ateş açacağım. bildiğimiz bütün dillerde seni bir daha görmek istemiyorum diye bağıracağım.
kazağını yıkadım koydum kenara. atkın da burada. kezzapla yıkadım hem de. ne kokusu kaldı ne senliği. atkın lime lime. gözünün önünde en sevdiğin sokakta ateşe vereceğim hepsini. yükselen dumanlar bütün evrene bütün allahlara bütün peygamberlere bütün kitaplara aynı şeyi söyleyecek: (ve bir kez daha...)
"senin allahın yok"

edit:
japon kukla tiyatrosu. sıramı bekliyorum.