6 Ekim 2009 Salı

istanbul dostlarına mektup

“Ne çok şey eskidi diyorsun
Benim küçük intiharlarım

Kimseler yoktu Tarot kahvesinde
Birileri teneke çalıyordu dışarda
Artık çıkış kimseyi ilgilendirmediğinde
Yaprakların dilini konuşmak gölgelerin
Yeni bir dünya yok
Yeni bir dil olmadan.

Söyleyemediklerim yaralıyor en çok
Aradığım ne varsa bulamıyorum

Kim bana bir iris bıraktı terk ederken beni?

Uzaklarda deniz-kızları ölüyor
Bir kadının görebileceği bütün düşler
Amazonya, yüreğim…

Tekrarlanan bir dil/tekrarlanan bir dünya
Deka-dans-ia

Bir ikonun, bir personanın etrafında döndü herşey
Ne çok kişi bıçaklayıp durdu kendini
Gecelerden bir gece Manresa’da olmak
Mutlak değerlerin çekiminde adım atmak
Mermer yüzlerle
Demode zevklere doğru
Unutmak deka-dansı unutmak.

Ama bu gece Manresa yok
Brüksel’e yağmur yağıyor

Ve bütün kentlerde bir ve tek korku var.

Ne çok şey eskidi diyorsun
Değişen bir şey yok oysa

Korkunç akşamüstüler hatırlıyorum
Bitimsiz bir iç sıkıntısıyla
Küçük bir odada birlikteydik
Birileri Krilov’du
Birileri Nastasya Filipovna
Birileri ormanda keman çaldı tek başına
Herkes kendi Marienbad’ını yaşadı
Hortlak yaşamların gölgesine doğru
Ölmedi onlar
Başka bir biçimde aynı şeyleri yaşıyorlar.

Küçük bir odada birlikteydik
Odalar büyüdükçe birlikte olunamıyor...”

lale müldür.