19 Nisan 2009 Pazar

Hal u mesele ma niya wo

"gözyaşım sen oldun kahirim sensin,
evvelim sen oldun ahirim sensin."






kardeşim türkülerdeki kadar kolaylıkla söyleyebilsem bunu diye düşünüyorum nicedir. odamı dolduruyor. sonra bir daha, bir daha ve durmamacasına. kapatmışım mor perdelerimi.

mor duvarlarım.

mor sabahlığım.

mor gözaltlarım.

mor damarlarım.

bir ağlasam mora kesecek gökyüzüm. biliyorum güneş perdelerin arkasından doğacak 3 dakikası var. bilsem de açmıyorum. ışık pek iyi gelmiyor.



dargın mıyız? diye soruyorum iç benliğime. cevap vermeye bile tenezzül etmiyor. dargınız. darıldık. sonra ben arkamı döndüm. "giiiiiiiiiitttt" diye bağırdım. o kadar çok bağırmışım ki ayak seslerini bile duymadım. birden yok olmuştu. hiç olmamış gibiydi. geçenlerde karşılaştık, ekmek almaya çıkmıştım (sadece ekmekle besleniyorum artık) parasını uzatırken gördü beni. şaşkındı. dargındık. içimden gelmedi hiç "özlediğimi" söylemek.



bildiğim bir şeyi yeniden keşfettim: yalnız başına dolaşmak. bulduğum ilk banka kuruluyorum, geleni gideni izliyorum. denize bakıyorum. deniz bana bakıyor. sonrasında gökyüzü. ikisinin birleştiği yerde olmayı diliyorum. beni kucaklayacak, sarmalayacak, özümseyecek ve sonrasın içine alacak tek nokta. ufuk demişler adına, ulaşmayı bekliyorum.



denize bakarken bakarken orta anadolunun bir dağının eteklerinde buluyorum kendimi.

bozkıra uzanmışım (bozkırına uzanmışım) birazcık uzağından yollar akıyor ortadoğuya doğru (yollarına dikmişim gözlerimi) bir bulut kümesi çevrelemiş başımı, güneşe kalkan, yağmura davetkâr (her sarılışımda ağlıyorum sana, her sıkıca sarılışımda ayrılıyorum senden).

sonra bütün o yolların eski uygarlıklara kavuşmasını bekliyorum. denizin kıyısında, deltasında kekik fesleğen yetiştirdiğimiz, toprağın altından çıkan taşların lise tarih kitaplarından daha tarih olduğu bir coğrafyada...



hava aydınlandı. düşündükçe evvelim olmaktasın. önce'me ve sonra'ma ait bütün "yaşanı"ların içine yerleştiriyorum seni, seninkiler içine de beni. komşunun düğününde topladığın gazoz kapaklarından biriyim, jane eyre'min içindeki püsküllü ayraçsın, aldığın ilk kasetin bandıyım, ezberlediğim ilk şarkının nakaratısın, yüce devletime sunacağım yaşamımın ortağısın.


bir bankta oturmuşuz gülüyoruz,
-23 yıl sonra?
-hımmm... hocam ben okulu bitirememişim
-ohhh paşam ben çalışayım sen öğrencilik yap
-hocam ayıp oluyor ama
-hıh!
-nazooo
-eeee sonra sonra?
-sonrası işte sen elinde bim poşetleriyle geliyorsun...

evet. bim poşetlerine dair hayaller kuran bir sevdiceğim var. çok da patolojik olmasa gerek, dimi dimi?