28 Nisan 2009 Salı

a dream within a dream

kalabalık. o kalabalıkla beraber hareket etmezsek ölürüz sanki. bir mahşer yeri diyebilirim yıllar sonra etrafımdaki çocuklara anlatırken. dehşete kapılırlar belki bir an. gülerim ben de...
başkentin en kalabalık yeri sanki. ben az sonra koskocaman bir kadın olacağım. önümüzde bize samimiyetle gülümseyen iki çift göz. patlayan flaşlar.
kırılmalar oluyor ikimizde de. farketmiyoruz başta belki ama oluyor. sen sol adımını atarken ben de solumla hareket ediyorum, sonra sağ sonra yine sol... bir süre sonra senkronizasyonu sağlıyoruz. ve işte başardık!
kalabalık. müzik. çocukluğumun şarkıları. nasıl oluyor da hepsini biliyor bu kadın diye yüzüme bakıyorsun, ben de sosyolojik analizler yapıyorum. discourse hocam, bak nasıl da işliyorlar ufacık çocukların bilinçaltlarına! gülüyorsun. sen bana çok gülüyorsun. ciddiyetini sarsıyorum sanırım.
zaman. durmuyor ki meret!
sıkıca sarılmışız. soğuk bir istanbul sabahı vapurda sarıldığımız gibi; yüzüncüyılın ayazından korunduğumuzdaki gibi; erciyesin kudretinden beni sakındığın gibi...
evet.
ve sonunda zaman durdu.
***

ışıklar ve müzik dönüyor zihnimde. bu keşmekeş bir rüya.
biz, başka bir rüya yaratıyoruz.
***

keşke söylenmemiş olanı söyleyebilsem sana,
benden önce çok insanlar yaşamış yeryüzünde. sayamayacağım aklıma hayalime sığdıramayacağım kadar çok!
ve şimdi hepsinin isimlerini hatırlamaya çalışıyorum. olmuyor, olmayacak biliyorum. yine de beni anlasınlar istiyorum.
***

son nakaratta dışarıdayız artık.
yine de içimden geçen hep şarkı.
su akar yatağını bulur demiştik, bu su hiç durmaz diyoruz şimdi.