29 Mayıs 2010 Cumartesi

a-monster-dam

kocaman pencerelerden disariyi izliyorum. agaclarin ardindan suyu goruyorum ve kus civiltilari. hava yavastan karariyor. butun gun sarki soyledim. yagmur yagdi ustume. fazla islanmadim ama.

sense sirilsiklamdin. yani her zaman oldugu gibi zit yonlere yuruyorduk. suncacik gecmisimizde ortaklastigimiz neyimiz var ki zaten?

az once babazulaya kebapci muzigi bile dedin.

hani canim yanmiyor degil bazen.

neyi goze aliyorum ya da neyimi feda ediyorum hic dusunmedim. simdi buradayim. kocaman pencerelerin ote yaninda. sense etrafimda donenip duruyorsun. ayni odada yasayip birbirimizle ilgilenmiyoruz.

yataginda bir kus cesedi gordum. her yanimiz beyaz ve tuyler icinde. astronot kostumun ya da aikido tekniklerin hic umurumda degil.

cunku bugun ormanin ortasinda bir bisikletin ustunde yol alirken bence beni seviyordun.

yalnizca her zaman oldugu gibi bunu paylasmaya hazir degilsin. oylece yuzume bakip gulumsedin. az once yaptigin gibi iste. kucuk cocuk gibi. elindeki maskeyi boyarken aldigin keyif gibi. changes on contemporary society dersime gosterdigin ilgi gibi. madeleine payroux icin bak bu iyi iste deyisin gibi.

gunesli bir gunde karsilikli oturmus "look, i just i cannot" cumlesindeki sahte guc gosterisi gibi...

even if you fly me to the moon love will tear us apart again dear,
ben yarin gidiyorum. konstantinopolide gorusmek uzre.