8 Kasım 2009 Pazar

timur selçuk, winston box, y sangria.

evde yapayalnızım. benj her zamanki gibi tuhaf arkadaşlarıyla dışarı çıktı. dün gece buz gibi soğukta botella yaptıkları yetmezmiş gibi bugün de buluşup yemek yiyeceklermiş. didem ilk kez evi terkedip, hatta bu şehri de terkedip kendine bir iyilik yaptı.
ben burada oturmayı tercih ediyorum. tam burada calle de laganitos 27 numara, 2. kattaki sağdaki dairenin en küçük odasında. üstelik sarhoşum adamakıllı, daha da içeceğim. köşedeki cerveceriada otursaydım, bütün hesaplar benden bile diyebilirdim. böylelik ab'nin yatırdığı hibeyi bir gecede, bir ispanyol meyhanesinde, çarçabuk bitirmiş olurdum. ama yapmıyorum, yapmayacağım.

beni bilirsin, hep yalnızlıktan sözederim. bazen yalnız ama güçlü olmaktan, epey de övünürüm bu özelliğimle... ya da yalnız ama mutsuz olmaktan...
şimdi ise üzerine yaptığım onca konuşmadan sonra aslında şu ana kadar hiç de yalnız kalmadığımı farkettim. yani bir kıyas yaparsam, hep aynı dili konuşmuştum; hep aynı sokaklarda gezmiştim; hep aynı dertlerden yakınmıştım. madrid ise bambaşka bir yalnızlık haliymiş meğersem.

çünkü şimdi 21 yıl dinlediğim, duyduğum, konuştuğum dilden uzaktayım. hiç konuşamadığım ya da hiç anlamadığım anlar oluyor. öylece suratlarına bakıyorum insanların. suratlar bile bi' değişik. herkes arkamdan konuşuyormuş gibi paranoyalara kapılıyorum. bir tek sangria bana güven veriyor. buzlu, limonlu, şarabımsı tat.

dertler de çoğaldı. kaloriferi yaksam mı, yoksa bir hırka daha mı giysem diye düşünmeye başladım. çok sık hastalanıyorum. halbuki daha az sigara içiyorum. bademciklerim yavaş yavaş beni terkediyor.

üstelik eskisi kadar ukala, ekisi kadar özgüvenli değilim. evet, daha güvensizim kendi içimde. sanırım herkes gibiyim burada ya da diğer bir deyişle benim gibi olan insanlarla birlikteyim.

bir sabah uyanıp geri dönmeyi bile düşündüm.
acaba sadece bir inat uğruna mıydı bunca mücadele?
yani yıkılıyor mu hayalini kurduğum dünya?

madrid'in benim için bir başlangıç olduğunu düşünürdüm. tam tersine bir ölüm oldu aslında. bir ölümün son noktasındayım. hem de ne direnmeye gücüm var, ne de inkar etmeye. artık ölümü kabullendim. yenisini doğurmak bir başka zamana kaldı.

sangria, bitmesen olmaz mıydı?