8 Ağustos 2009 Cumartesi

if i could melt your heart.

alışamadım sensiz uyumaya.com





klimalı ağaç evlerden cehennem sıcağındaki apartman dairesine transfer epey hızlı oldu. bir sonraki geçiş anında zamanı durdurup zihnimi incelemek istiyorum. giderek her şey saydamlaşıyor nasılsa. ilişki dediğin şey bireylerin anlam dünyasının ötesinde değilmiş. hep "dışarlak" nedenlerin etkisine inanırdım. statü, sınıf, prestij ya da herhangi bir şey... zaten onca içselleştirdiğimiz zımbırtılar öylesine benliğimin yapıtaşları olmuş ki weber gelse "naptın sen ablacım" nidasıyla rakı soframa oturuverecek.


salt sevginin gücünü küresel dünyamızda a(r)tık değerlerimizle karıştırıyoruz. sonra da mesela ben, bu küçücük kadın, beceremedik işte diyip çıkıveriyorum işin içinden.


kırıldı ayna. binlerce imaj sıra sıra geçiyor evimin duvarlarında. durdurmaya mecalim yok, biraz patlamış mısır ve 3D gözlüklerimle daha ne kadar sefilleşebilirim diye düşünüyorum. bundan ötesi anneme telefon açıp hüngür hüngür ağlamam olur. gerek yok.



iki basamaklı sayılara indik bile, ondalık kısmımızda 2ler de tükenmekte. aklım erdiğinden beri hayal ettiğim şeyi gerçekleştirmek üzereyim. yalnız, aklım ve fikrim hür, ruhum tekil, sesim her zamankinden daha gür... vücudumun en ince kıvrımlarında fink atan anılar yavş yavaş canlılığını yitirmekte. biliyorum bu bir dönemin son evresi. artık yepyeni bir dilin, sesin, ahengin ve renklerin parçası olacağım. korkuyor muyum? hiç sanmıyorum. bürokrasiden kaynaklı az miktardaki gerginliği saymazsak öyle çılgınlar gibi "gidiyorum ulaan" diye bağırasım pek yok. büyüdüm belki de...



şimdi bir bekleme salonunun rahatsız koltuklarında iğreti bir şekilde oturmuşum. bavulumda fazladan ne var diye düşünüyorum, sanırım pek de bir şey kalmadı. her şey ha bitti ha başlayacak tadda.

değişmeyen tek şey, şu bendeki madonna olma isteği.

dün dündür, bugün bugün.