24 Mayıs 2009 Pazar

fil hep çapraz gider.

aslında hikaye bugüne ait değil, biraz hafızamı zorlayacak olursam tam tarih bile verebilirim. bundan tam 1 sene 2 ay 21 gün 12buçuk saat önce başladı her şey. aylardan bahardı, günlerden sosyoloji, saatlerden sabah. başkentteydik, ruhumuzu bir süre teslim alacak -zihnimi ondan gayrı çalıştıramadığım şehirde.

soğuk emektar montumun fermuarının dişlerinden içeri sızmaya çalışıyordu, başım gece boyu içtiğim şaraptan hasar almış, sigaralar artık içilmiyor yeniyordu. ve ben hiç tanımadığım bir şehrin tren garında, hiç tanımadığım insanlarla birlikte, hiç tanımadığım birini bekliyordum.

***

sonra ben mor koltuklarda uyuyakaldım. yanımda bir fransız, bir kadın, bir fotoğrafçı ve kendimin bir başka formu vardı. yastıklar yumuşacıktı.



yüzüme baktı ve "ben hiçbir şey anlamadım" dedi. ikinci cümle tarlabaşı'ydı, üçüncüsü seni seviyorum, dördüncüsü "şu eşyalarını çekmeceye yerleştir artık ortalıkta dolanmasın"dı.

***

balkonda oturmuş alacakaranlıkta güzel görünen çöküntü mahallemize bakıyorduk ve karşı binanın yan duvarında bir kadın bir adam ve bir cenaze görüyorduk. döne döne yine bize ulaşan kelimeler o kadar çok güldürmüştü ki bir an ses tellerim yırtılacak sandım. saat sabahın 6sıydı. ve biz oldukça mekânsız/zamansız/boyutsuz zevzeklerdik.

***

sarıldım. öptüm. sahip olabileceğimiz en güzel geceyi dilemiştim başlarken. "güzel" olmak bu kadar basitti. aynı evde uyanıp, tatilleri planları yapabilmekti.

***

- abi ordan yol yok işte kıyı kıyı gidilmezmiş annem söyledi bi kere

- tamam gece yola çıkarız, sabah ordayız, öğlen deniz, akşam rakı-balık

-ya ordan gidemeyiz işte annem dedi

-kahve arasını da koy

-ben yola çıkmam sizinle

***

keşke sizin kampüs istanbul'da olsaydı ama yüce rabbim biliyor neyi nereye konduracağını.

23-24 Mayıs'a ithafen