9 Haziran 2010 Çarşamba

burası.

onca zaman sonra aynaya ilk defa baktım. yüzüm epey değişmiş. ben herhalde on yıl öncesinden hatırlıyorum kendimi. şimdi biraz deformasyon var. orada burada bayılmalar, birdenbire uyuyakalmalar, "hadi bi tane daha" yalvarmalar sonunda beni bu hale getirdi: çirkin ve karanlığım. üstüne üstlük yalnızım, aşık olmayı beceremiyorum, hep yanlış anlarda yanlış yerlerde oluyorum. görmemem bilmemem duymamam şeylerin hepsine tanık oluyorum. gözlerim küçülüyor artık. incecik birer çizgi hepsi. gülmekten değil, ağlamaktan hiç değil, yorgunluktan herhalde. üstüm başım sigara yanığı. kültablalarını kaldırdım attım. canım yanarsa geçer belki. bütün beceriksizliklerimi korkaklığımı ve çaresizliğimi bir kenara bırakırım, sadece sigara içerim. tepkisiz. acınası. sarılıp ağlanası.

- yollar ne demek?
- yollar burası işte ardımızda bıraktığımız yürüyüp geldiğimiz şu ormanın içi. ve önümüzde uzanan çakıl taşları.

asla sonu sana çıkmayan mesafeler, yollar. ya da artık benim evim yurdum. etrafında çizdiğim çember yollar, beni senin dışında bırakan çember. beni hep başka başka şehirlere başka başka mekânlara fırlatan rüzgârlar, yollar.

karanfil bile yağmayan dünyamda, renksiz yağmurlarla ıslanıyorum.
giderek mavimi kaybediyorum.